top of page

Tolstoy dedi ki;

Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.. *Ben; Buna inanmıştım. Hikaye muhteşem sanıyordum, oysa ki o yalnızca bir hikayeymiş. Düşünüyorum, o hikayenin bitişi o hikayenin muhteşemliğinden bir şey eksiltti mi? Yoksa biten bir hikaye halâ eski ihtişamını korur mu? Benim hikayemin de şehre yeni biri geldi diye beni evi bildi diye, bu hikayeyi muhteşem saydık diye muhteşem olmasına gerek yok elbette.

Çıktığımız yolculuk kendimize dair arayışlarla doluysa mesela, uğradığımız duraklarda karşılaştıklarımızı göremeyebiliriz. Gözlerimiz, algımız, kalbimiz yeteri kadar açık değilse ya da 'zamanı' değilse de muhteşem olmaktan çıkar 'muhtemel ışıklar saçan tecrübelerimiz'. 'Sandığımız' ve 'kandığımız' hikayelerde kaybolmakta ısrar edersek bireysel varlığımızı nasıl sürdüreceğiz ?

O hikayeye tutunarak ve asıl kahramanlar olmayı sürdürerek. Olmaz. Olamaz. Öyle kolay muhteşem olamaz hikayemiz, zamana ihtiyacımız varsa. Kendimiz inşa etmediğimiz, hikayenin akışına bıraktığımız bu senaryoyu zaman elimizden alıp götürürse ne olur biliyor musun? Hikaye olarak kalır. Medet umduğumuz 'zaman' sayesinde hikaye sadece eskir. - Zamana bırakmayı asla sevemedim. Zamanla olacaksa olmasın. Bugün var, yarın belki var belki yok. Bana bu muhteşem hikayenin bitişini mi anlattırmak istersin? 'Zaman' . -

 

Tolstoy, ölmeden önce şunları söyledi; Her eylemin öncesinde yatan bir sebep olduğu için insanın özgür olmadığını söylerler. Oysa insan her daim şimdinin içinde hareket eder. Ve "şimdi", zamanın dışındadır. Geçmiş ile gelecek arasındaki bir bağdır sadece. Bu sebeple insan şimdi'nin içinde her zaman özgürdür. Gelecek için endişe etmeyin, çünkü gelecek diye bir şey yoktur. Sadece şimdi vardır. Onun için yaşayın. Ve şimdinin içinde iyiyseniz, sonsuza dek iyisiniz demektir. İnsanlar yalnızca acıyla büyür. Bunun farkında olmak ve başa gelen talihsizliği kabul etmek iyidir. Böylece insan isteyerek sırtlandığı yükleri hafifletir. Yaşamın, bedende değil de ruhta olduğunu farkettiğinizde, artık ölüm yoktur. Sadece bedenden kurtuluş vardır. Ruhumuzda ölümün ötesinde birşeyler görürüz. Zihninizde neyin bedensel olmadığını ayıklayın. O zaman içinizde neyin olumsuz olduğunu anlayacaksınız. Yaşamımızdan hoşnut olmama hakkımız yoktur. Yaşamdan hoşnut değilsek, bunu kendimizden hoşnut olmamak için bir sebep olarak görmeliyiz. *Ama; Eger hayatım bir günden fazla sürecekse -ki öyle-, yarın bugünü, bugün de şimdi'yi yaşamamı gerektirmiyor mu? O halde şimdi yaşadıklarımın sonucunda yaşayacağım değişim beni yarına hazırlamayacak mı? Bana zamandan kurtul, an'ı yaşa diyorsun, an'ı ne şekilde yaşamak istediğim geçmişten geliyor ve beni dinç tutan umudum ise geleceğe ait. Zamandan uzaklaşmak için duygularımın nasıl ortaya çıktığını ve yarın da halâ yaşıyor olayacağımı bilmemem lazım. En azından benim bilmemem lazım. Gelecek için endişe etme diyorsun, 'an'ı yaşa diyorsun, endişe etmeden sorumluluk alınır mı? Sorumluluk alınmadan hayat inşa edilir mi? Yarın öleceğimizi net bir şekilde bilmediğimiz sürece yarının iyi olmasını istemekte haksız mıyız ?

 

Tolstoy’a göre güçlü insanların 7 özelliği şöyleydi; Hayır diyebilmek Kendini ifade edebilmek Pes etmemek Eleştrilere açık olmak Geride bırakmayı bilmek Yalnızlıktan korkmamak Hatalardan ders almak *Ben; Hayır diyebiliyorum, ama kolayca hayır diyebildiğim için pişmanlık duyduğum oluyor. Yine de güçlüyüm. Kendimi ifade edebiliyorum, ama bunu sadece kendimi düşünerek yaptığım doluyor. Yine de güçlüyüm. Pes etmiyorum, eğer daha iyi bir çıkış yolu bulduysam plan değiştirdiğim oluyor.

Yine de güçlüyüm. Eleştirilere açığım, diye düşünüyorum ama bunları uygulayamadığım çok oluyor. Bu noktada güçlü diyemem kendime. Geride bırakmayı bilmiyorum, çünkü davam ya özlemle ya pişmanlıkla ya da kararlılıktan, ne yaptığımdan emin olmak için dönüp bakmakla geçiyor. Yalnızlıktan korkmuyorum, biliyorum ki, insan yalnız kaldığında işte gerçek kalabalık budur. Günün sonunda hepimiz yalnızız. Korkmadığım yalnızlık budur. İçimdeki onlarca kendimle delicesine mutluyum. Ama eğer sonsuza dek yalnız kalmaksa dediğin şey, evet. Yalnız ölmek isteyebilirim ama yalnız yaşamak istemem bu ömrü. Hatalardan ders almak konusuna gelince, derslerimizin tamamını hatalar oluşturduğunda, kendimizi ders almaya ittiğimizde onca şeyi görüp kendimizi 'hatalı bulmak'tan kaçamıyorsak, bu da normal midir? Ders çıkarmayı severim, ancak ders çıkarana kadar aynı hatayı yaptığım da oluyor. Bu da 'her birinin konusu farklı olsa da' ders almak konusunda istekli ama başarısız olduğumu gösteriyor. Yani sana göre güçlüyüm diyemem. Sonuç olarak Tolstoy, gücü, 'geride bırakmayı bilmek' konusuna değindirmeseydik, sana göre de güçlüyüm derdim. Ama bu bir bağımlılıktır ve bağımsızlık gücün yapıtaşıdır. Bu yüzden, güçsüzlüğümün ilanını veriyorum.

Bunu kafama ilmek ilmek işleyerek, öncelikle senin sayende, sonra da kendi sayemde bir gün karşına güçlü çıkacağım. Bir gün kendi karşıma daha güçlü çıkacağım.



Schwanenstraße, 12

Comentarios


©2020, Meltem KÖSEDAG tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page